Deliriyor mu, başarıyor mu?
Hiçbir büyük akıl, bir tutam delilik olmadan var olmamıştır.
Aristoteles
Başarılı olanları herkes sever.
Başarı çekicidir, umut verir, daha iyi bir hayatın göstergesidir.
Başardığınızda çevreniz kalabalıklaşır, telefonunuz daha çok çalar.
Başarı aynı zamanda sosyal medyadaki mavi tik gibidir, tescillenirsiniz:
Doğru yoldan gitmişsinizdir.
Doğru şeyin peşinden koşmuşsunuzdur.
O ettiğiniz itirazlar, çıkardığınız olaylar hep haklı sebeplerledir.
Sanki başınıza bir hare oturtulmuş gibi, her yaptığınız iyiye yorulmaya başlar.
Fakat başarı ile başarısızlık arasında, pek konuşulmayan birkaç kilometre var. Orası belirsizlik arafı.
Belirsizlik Arafı’na Hoş Geldiniz
Eğer başaracaksanız, sürüden ayrılarak, normalden farklı bir şeyler yapacaksınız demektir. Bunun için de ilk olarak, kendinizi gösterme cesaretiyle başlamanız gerekir.
Cesaret, kendimizi ortaya atmakla ve başkalarının bizi görmesine izin vermekle başlar.
Brene Brown
Bu cesaret, kimsenin başta inanmadığı bir projeyi oldurmak için olmadık yollar denemektir. ‘‘Ah canım kıyamam o da kendine bu yaşta bir hobi buldu’’ diye arkanızdan konuşulduğunu duyup, o yaşta en iyilerin arasına girecek kadar ciddi çalışmaktır. ‘‘Ya bırak biraz hevesini alır sonra bırakır’’ diyenleri duya duya her gün sadece kendi ışığını takip ederek bilinmeze yürümektir.
Belirsizlik arafında attığınız adımların, aldığınız risklerin sizi deli gibi göstermesi muhtemel hatta garantidir.
Herkesin alışageldiği yolda, işlerin hep yapılageldiği şekilde ilerlemediğinizde, bütün bunlar daha sonra başarınızın ilk adımları olarak onurlandırılacak olsa da yaftalanırsınız:
Deliriyor mu?
Herkes o fikre ‘‘tutmaz’’ derken tek başına bir orduyu ikna etmeye çalışıyor...Bu şirkette bu fikirler çok denendi ama olmadı...
Garip garip videolar paylaşıyor, görüyorsun değil mi?
Son zamanda biraz kafayı sıyırdı gibi o, fark ettin mi?
Belirsizlik arafını geçip, toplumca gerçek bir başarıya ithaf edilecek elle tutulur bir sonuca varıncaya kadar, siz deli’sinizdir.
Karanlıkta %50 şansla bilinmeze yürürken, yanınızda pek fazla destekçi bulamazsınız. Son zamanlarda eskisi gibi davranmayan, bir anda sürüden ayrılmış gibi yaşamaya başlayan birinin dostu değil, garipseyen gözlerle bakanı çok olur.
İşte en zoru bu arafta yürümek. Bu araftayken bırakmamak.
Hiçbir kanıt yokken, destek azken, kimse yanınıza pek yanaşmıyor çünkü henüz delirmekte mi yoksa başarmakta mı olduğunuz belirsizken.
Sırf deli demesinler diye çemberin dışına adım atmadığınızda, sadece onlar gibi olur, diğerlerinin arkasından ‘‘Delirmiş mi yahu?’’ diye bakarsınız.
Çemberin dışına adım atınca, başarının ilk kokusu gelene kadar kendinizden başka dost bulamazsınız.
Karanlıkta, iyi bir sonuç garantisi olmadan ve delirdiğinizi düşünen bir grubu haklı çıkarma riski de yüksekken, yürümeye var mısınız? İşte oyun orada başlıyor.
Tebrikler, başardınız! Meğer deli değilmişsiniz!
Başarırsanız zaten hikâyenin sonu mutlu bitiyor. Öncesinde ‘‘delirdi’' diye dedikodunuzu yapanlar bir anda, o zaman delirdiğinize alamet gördükleri belirtileri, sizin başarı adımlarınız olarak herkese anlatmaya başlıyor. Çünkü hikâyeye sondan başa doğru bakınca, her delilik hamlesi, başarıya giden bilinçli bir adımmış gibi görünüyor. Dünkü ‘‘saçmalıklar’’ınız, bugünün başarısından bakınca ‘‘stratejileriniz’’ gibi görülüyor, kitaplaştırılıyor.
Deliriyorsa bizi utandırmasın düşüncesiyle siz araftayken sizden bir adım geride durmayı tercih edenler, bir anda yamacınıza geliveriyor, size sarılmalara doyamıyor. Ve başarının aurasının başınıza taktığı hare, sonraki başarılarınız için sağlam bir zemin oluşturuyor: Artık gerçekten delice bir risk alsanız ya da saçma sapan bir fikirle ortaya atılsanız da, büyük ihtimal bunun sizin yeni bir zekice stratejiniz olduğunu düşünüp sorgulamadan fikri çok sevecekler.
Peki, başarmazsanız ne oluyor?
Diyelim, delirmiş gibi davrandınız. Çektiniz en kırılgan yanınızın çırçıplak ruhundan halka seslendiği videoları, attınız toplantıda ortaya herkesin güldüğü fikirleri, yaşınıza bakmadan girdiniz o gençlerin yarıştığı kulvara ve bunları yaptığınızla kaldınız. Hakikaten ‘‘deliriyor bu’’ diyenler bir bakıma haklı çıktı. Elinize somut bir başarı geçmedi ve siz delirdiğinizle kaldınız. Ne olur o zaman?
İşte o zaman, başarmış olma halinizden daha büyük bir ödülle taçlandırılırsınız: Başkalarının ne düşündüğünü umursamama jokeri.
Tam o noktada, hiç tecrübe etmek istemediğiniz, yıllardır sırf bu anı yaşamamak için çılgınca fikirlerinizi sandığınızda tuttuğunuz o korkunç duyguyla yüzleşirsiniz: Denemişsinizdir, garip görünmüşsünüzdür, deli yaftası yemişsinizdir ve başaramamışsınızdır.
Fakat ölmemişsinizdir, sandığınız gibi insanlar arkanızdan dev kahkahalarla gülmemiştir. En ilginci de sizin çevrenizin dünyasına bomba gibi düşeceğini sandığınız başarısızlık haberiniz, onların gündeminde en fazla 15 saniye yer edinebilmiştir. 15 saniye sonra herkes kendi dünyasına dönmüştür ve sizin neyi deneyip, nasıl delirip, neyi başaramadığınız, artık odakta değildir bile. Bu başarısızlık hızlıca unutulacak, popülerliğini her haber gibi çabucak yitirecektir.
İşte bu sizi harika bir güç noktasına getirir: Bırak deli desinler, umurumda değiller, demeye başlarsınız. Siz onları umursamadıkça, daha cesur davranır, bir kere düşünce kabuğunuza çekilmek yerine, on kere daha denersiniz. Denersiniz çünkü her seferinde başarısız olsanız da yolculuk sizin için artık sıradanlaşmıştır. Orijinal bir şeyin kancasını atarsınız, deli gibi görünürsünüz, attığınız gol olur ya da olmaz, eğer gol olmazsa insanlar bir süre sizinle ilgilenir, sonra kendi işine bakar.
Sırf deliriyor demesinler diye bilinmezlik arafından kaçıyorsanız eğer, karanlık tünele bir an önce, deli demeleri pahasına girmenizi öneririm. Sırf deli demesinler diye, uygun bir iş arkadaşı, kabul gören bir evlat, ortalama bir sanatçı, tüm potansiyel başarıları içine hapsedilmiş bir gizli yetenek olmayı kabul etmemenizi dilerim. Uygun ve sıradan olmak için üzerinizde büyük bir çevre baskısı hissediyor olabilirsiniz ama size bir sır vereyim mi? Aslında uygun ve sıradan olmanız da, tıpkı delirmeniz gibi, kimsenin umrunda değil.
O yüzden kendi fenerinizi yakın, belirsizlik arafına cesaretle girin ve motivasyona ihtiyacınız varsa, kendi sırtınızı sıvazlayın. Çünkü artık biliyorsunuz, deliriyor gibi görünmeden, başaramayacaksınız da.