Bazen büyük bir motivasyonla, kendimiz üzerinde çalışmaya karar veririz. Ve çok bilinen bir ilk adım, ‘‘her sabah’’ bu konuda bir şeyler yapmaktır.
Güne başlarken, birkaç ilham veren cümle veya bir makale okumak...
Kendimiz için belirlediğimiz hedeflere tekrar göz atmak...
İlham veren bir podcast dinlemek.
Kendimize ‘neden’imizi hatırlatmak.
17 yaşımdayken, koçluk, psikoloji, kişisel gelişim terimleriyle benim de ilk tanışmam böyle olmuştu. Çekingen, geri planda duran biri olmaktan sıkılmış ve hayatımın iplerini elime almaya karar vermiştim. Konuyla ilgili okuduğum ilk kitap %100 Düşünce Gücü’ydü. Okumak ne kelime, kitabın ‘‘her sabah yapın’’ dediği tüm egzersizleri gerçekten de her sabah, aksatmadan, düzenli zaman ve konsantrasyon ayırarak yapıyordum.


Düşündüğüm şeyler zamanla gerçeğe dönüşüyorsa, sadece gerçekleşmesini istediğim şeyleri düşünmem akıllıca olur.
Jack Ensign Addington - %100 Düşünce Gücü
Her sabah güne yarım saat bu kitap üzerinde çalışarak başlamak bana 17 yaşımda bir hayat dersi öğretti: Güne ‘‘ipleri eline alarak’’ başlamak, kim olduğunu, sahip olacaklarını, göreceğin muameleyi, uyandıracağın saygıyı, hayattaki duruşunu, kısaca hayatının TAMAMINI değiştirir.
Sabahları ilk iş kendi üzerinde çalışmak, birçok önemli kaynağın önerisi. Sanatçının Yolu’nda Julia Cameron ‘sabah sayfaları’nı önerir. Tony Robbins, her sabah ‘Güç saati’ yapmanın öneminden bahseder. Aslına bakarsanız, bu ritüelin önemi, içeriğinin ne olduğundan ziyade her sabah yapılmasındadır. Çünkü eğer her sabah, günün ve dolayısıyla hayatınızın gidişatıyla ilgili bilinçli bir ‘ipleri ele alma’ hareketiyle başlıyorsanız, hayata şu mesajı verirsiniz:
Hayatımın hâkimi benim.
Bugüne hâkim olacak düşünceleri ve duyguları bilinçli olarak seçiyorum.
Nereye gitmek istediğimin, kim olmak istediğimin farkındayım.
Bu fark etmeden, hayatınızın her alanını değiştirecek bir duruştur. Sizin yönettiğiniz bir hayatı yaşamakla, sürüklendiğiniz bir hayatı yaşamak arasında DEV bir fark vardır. Peki öyleyse neden genelde bu adımı pas geçer ve tuzağa düşersiniz?
Çünkü sürüklenme halinize bilinçli olarak el koyup, her sabah hayatınız üzerinde hak iddia etmediğiniz sürece, sürüklenmekte olduğunuzu fark etmezsiniz. Nasıl mı?
Sürüklenen Bir Günün Sabahına Hoş Geldiniz
Uyandığınız ilk an ne yapıyorsunuz? Çoğumuz için bu sorunun cevabı, otomatik olarak telefonu elimize almak. Ve hemen sonra, telefonun içindeki abur cubur çekmecesi olan sosyal medya hesaplarından birine tıklayıp, paketi hızlıca yırtıp içindeki abur cuburun ne olduğuna bakmadan onu beynimize tıkıştırmak.
Gözümüzü açtığımız an Instagram’ı, Twitter’ı açıyoruz. Düşünsenize, yeni bir güne uyandığınız ilk an, zihninizin ilk düşüncelerini oluşturma şerefini, başkalarının eline bırakıyorsunuz. Üstelik tesadüfi olarak.
Büyük ihtimalle, birkaç saniye içinde karşınıza korku dolu, endişe dolu, kederli içerikler de çıkıyor – çünkü haber değeri taşıyanlar bunlar ve elbette sosyal medyanın her yeri bu tip içeriklerle dolu.
İçiniz sıkılıyor, bir anda umutsuzluğa kapılıyorsunuz. Ve işte güne başlayacağınız ruh halini seçtiniz bile. O günün ilk düşüncelerini, o düşüncelerin tetiklediği duyguları, o duyguların sizin için sabahtan belirlediği standartları, her sabah olduğu gibi başka birileri belirledi.
Artık siz güne ‘‘Dünya endişe edecek bir yerdir.’’ diye başladınız, çaktırmadan. ‘‘İlişkiler daima bir noktada bir sorunla karşılaşır.’’ deyiverdiniz zihninize. ‘‘Dünya acıyla dolu.’’ diye tekrar ettiniz kendi kendinize, fark etmeden.
Ve sonra zaten bir kahve içebildiyseniz ne ala, derken çalışıyorsanız ilk mail geldi bile. Sonra ikinci bir mail geldi. Aslında işle ilgili de aklınızda ilham veren bir proje vardı bugün ama, mailleri cevaplamaktan anlaşılan bugün onunla ilgilenmeye de haliniz kalmayacak.
Reaktif Bir Hayata Son Vermek
Çoğu zaman bu şekilde, sabahtan başlayarak tüm günümüzü reaktif bir biçimde geçiriyoruz. Yani bir takım dış içerikler, rastgele üzerimize düşüyor, onlara rastgele tepkiler veriveriyoruz ve gün böylece nasıl olduğunu anlamadan geçivermiş oluyor. Ve hafta ve aylar, ve yıllar.
Hayallerimi neden gerçekleştiremiyorum? Ya da ‘‘Bu fikir benim de aklıma gelmişti ama neden hayata geçiremedim?’’ sorularının arkasında hep aynı temel sebep var: Çünkü hayatınızı siz yönetmiyorsunuz ki.
Siz üzerinize yağan bir bilgi, düşünce ve duygu yağmurunun altında, şemsiyenizi bile açmadan rastgele ilerlemeye çalışıyorsunuz.
Ve psikolojinizi, düşüncelerinizi, duygularınızı, dış dünyada birilerinin, birtakım içeriklerin, haberlerin yönetmesine gönüllü olarak izin veriyorsunuz.
İnsanlar ‘‘motivasyonum kalıcı olmuyor’’ diyor. Aldığınız duş da öyledir. Bu yüzden motivasyonu da duş almak gbi, günlük olarak tekrar etmeniz gerekir.
Zig Zaglar
Peki kontrolü nasıl elinize alırsınız?
Sabah aç uyanan zihnimizi yıllardır zihnin fast-foodu olan, rastgele sosyal medya ve haber içerikleriyle beslemeye alışığız. Peki uyanır uyanmaz paket zihin-gıdalarıyla beslenmeye, yalandan doymuş hissetmeye alışık bir zihnin kontrolünü nasıl geri alırız?
Hayatınızda kendiniz için yapabileceğiniz, tüm hayatınızı değiştirmek için başlayabileceğiniz küçücük bir ritüel, sabah uyanır uyanmaz sadece ilk 15 dakikayı, başkalarının rastgele üstünüze attığı değil, sizin kendiniz için belirlediğiniz içeriklere ayırmak olur.
Belki sizin değerlerinizle örtüşen birkaç motive edici cümle okursunuz.
Belki sahip olduklarınızı fark edip, şükredersiniz.
Belki aynanın karşısına geçip sadece gülümsersiniz.
Belki derin bir nefes alır, gerinir ve hedefinizi kendinize tekrar edersiniz.
Yaptığınızın ne kadar spiritüel, mantıklı, çocuksu ya da ciddi olduğunun önemi yok. Önemli olan, bir güne başlarken o güne ‘‘Bugünün modunu ben yönetirim.’’ diyebilmek. Dolayısıyla haftanın. Dolayısıyla bu senenin ve yılın. Dolayısıyla hayatımın.
Ve böylece duygu ve düşünce dünyanızın yönetimini geri almaya başlarsınız; içerik üreticilerinin, haberlerin, tesadüfi videoların, araya giren reklamların elinden.
Herkesin dikkatinizi hızla kendine çekmek istediği bir dünyada, her sabah dikkatinizi ilk çekenin kendiniz olduğuna emin olmanız dileğiyle.
Ek Bir Not
Sizi sabah ritüelleriyle ve bu yazının konusuyla ilgili bolca içerikle buluşturacağım. Bu yazıda bahsettğim kitaplarla ilgili de detaylı bilgiler gelecek. Her zamanki gibi, yanıtlanmasını istediğiniz sorularınız varsa gozdeattila@gmail.com’a iletebilirsiniz.
Düşüncelerimi seçme hakkım olduğunu idrak ettim.
Başkalarının benimle ilgili düşünceleri beni bağlamaz.
Ben izin vermedikçe kimse benim düşüncelerimi biçimlendiremez.
Kendim için sağlık, mutluluk, refah, sevgi ve anlayış düşüncelerini seçiyorum.
Korku ve nefrete düşüncelerimde yer yok.
Bu andan itibaren hayatımın hâkimi benim.
Jack Ensign Addington - %100 Düşünce Gücü
Yine harika bir yazı olmuş, çok teşekkürler <3