İçedönüklerle yaptığım koçluk ve eğitimlerde daima popülaritesini koruyan bir konu: “Başarılı olsam da iş yerinde kendimi gösteremiyorum. Yeni arkadaşlar edinmek istesem de çevremde kendimi gösteremiyorum. Nasıl daha görünür olabilirim?”
Görülmek, topluluğun içinde var olduğunu, başkalarının senin varlığının farkında olduklarını hissetmek insani bir ihtiyaç. İş hayatı konu olduğunda, tartışmasız bir gereklilik. Sosyal hayat konu olduğunda, eksikliğinin bizi yalnız hissettirdiği bir durum.
İçedönüklerin genellikle ortak bir sorunu var: “İşimi çok iyi yapıyorum ama kendimi gösteremiyorum. Fark edilmiyorum. Böylece geride bırakılıyorum, ne terfi alabiliyorum, ne gruba ait hissediyorum. Arkadaş gruplarında görülmüyorum, davet edilmiyorum, unutuluyorum. Oyunu popülerler kazanıyor.”
Kişiler için görünür olma prensipleri markalar için görünür olma prensipleriyle çok benzer. Bu sebeple bu konuyu psikoloji ve pazarlamayı harmanlayarak anlatmayı çok severim ve bu bakış açısıyla uygulanabilir tavsiyeler veririm, çalışır da.
Fakat bu yazıda içedönükler için görünür olma stratejilerinden bahsetmeyeceğim, o başka bir yazının konusu olsun.
Bugün sizi konuya başka bir perspektiften bakmaya davet edeceğim:
Siz başkalarını “görüyor” musunuz?
Sizin görünmezliğinizin panzehiri, önce sizin başkalarını gerçekten görmeye başlamanız olabilir mi?
Bunu kendimize biz yaptık: Kazanılmış özgürlük, korkutucu yalnızlığa dönüştüğünde
Tek başına kahveni alıp terasa oturuyorsun.
Orada olmak için özel bir nedenin yok.
Randevun yok, kimseyle buluşmayacaksın.
Ne birini bekliyorsun, ne de biri seni bekliyor.
Orada istediğin kadar alacak ve istediğin zaman oradan ayrılacaksın.
Senin dışında kimse sana ne yapman veya bir şeyi nasıl yapman gerektiğini söyleyemez.
Özgür olmak biraz riskli, ama bir o kadar keyifli.
A.Berest, A. Diwan, C. Maigret, S.Mas, Parisli Kadının Farkı
Eğer içedönük bir çocuk – ergen olarak özgünlüğünüzü koruma mücadelesini erken yaşlarda başlattıysanız, mücadeleniz uzun süre şu maddeleri yakın çevrenize kabul ettirmek üzerine devam etmiştir:
- Yalnız kalmak isteyebilirim, bu doğal bir ihtiyaçtır. Arkadaşım yok değil.
- İki sosyallik arasında sessizliğe ihtiyaç duyuyorum, bu garip değil.
- Bazen bir şeyi herkes bir arada yaparken ben tek başıma yapmak isterim ve bu normal.
Mücadeleyi kazandıysanız eğer, bu size müthiş bir özgürlük verir. İster “içedönük” terimiyle bilinsin, ister sizin nev-i şahsına münhasır halleriniz gibi görülsün, bu mücadeleyi kazandıysanız artık kimse sizin yalnız zamanlarınıza müdahale etmeye çalışmayacaktır.
İstediğiniz zaman, istediğiniz kadar soyutlanabilirsiniz.
Kendinize, yazılarınıza, düşüncelerinize, kitaplarınıza dilediğiniz kadar uzun vakit ayırabilirsiniz.
Bu düzen size özünüze sadık, mizacınızla uyumlu bir yaşam hakkı tanır ve gerçekten iyi hissettirir. Fakat bir eksiklikle…
…Bu da vaktinin büyük bir kısmını tek başına geçirdiğini gösteriyor ki “asosyallikten memnun” yazar açısından gayet güzel bir şeydi bu. “Zamanın büyük bir kısmında yalnız kalabilirsem insanlarla daha iyi geçiniyorum.” diyordu Butler 1998’de. “Önceden bu beni kaygılandırırdı, çünkü ailemi kaygılandırırdı. Ama sonra şunu fark ettim: Ben böyleyim. Hepsi bu kadar. Hepimizin bazı tuhaflıkları var, benimki de bu.”
Mason Currey, Günlük Ritüeller II, Yaratıcı Kadınlar Nasıl Çalışıyor?
Bu yeni düzeninizde artık tam da istediğiniz gibi kimse sizi görmüyor.
Siz de kimseyi görmüyorsunuz.
Zaman geçtikçe, bu kazanılmış “yalnız ve sessiz rutin” hala keyif vermekle birlikte biraz yalnız, soyutlanmış hissettirmeye başlayınca, bu sefer “Neden görünür değilim?” üzerine düşünmeye başlıyorsunuz.
Neden kimse beni fark etmiyor?
Neden beni davet etmiyorlar?
Neden beni aramıyorlar?
Bu soruyu bazen tersine çevirmek gerekiyor.
Kendi iç dünyamızı dünyanın merkezi yaptığımız hayatımızda bizim de unuttuğumuz bir şey var:
Biz başkalarını görüyor muyuz?
Kafede bilgisayarımıza gömülmüş otururken, yandaki masada biri telefonda tam da bizim çözebileceğimiz türde bir dertten konuşurken zahmet edip merhaba demeye gidiyor muyuz?
Görünür olmayı çok istediğimiz iş yerinde, biri iyi görünmediğinde içimizden “Allah Allah evde bir sorunu var herhalde.” Diye düşünüp geçmek yerine ona samimiyetle -belki onunla çok fazla empati yapmak, derdinin yükünü bir süre üstlenmek pahasına- “Nasılsın? Seni iyi görmedim ve bunu fark edince sormadan geçemedim.” Diyebiliyor muyuz?
Görünür olmayı hep kişisel marka, kendini ortaya koymak, bolca konuşmak, kendini anlatmak, popüler olmak üzerinden düşünüyoruz.
Ancak aslında arkasına medya yatırımı koyulmuş bir Instagram postu gibi, biz reklam için ödeme yapmaya devam ettiğimiz sürece devam edecek, ödemeyi kestiğimiz anda sönecek bir görünürlüğün peşinde değiliz ki.
Özgün, gerçekten kim olduğumuzu gören, bizi derinden anlayan, varlığımızı, farkımızı fark eden bir görülme hali için yanıp tutuşuyoruz.
Bunun da çözümü salt “Daha fazla ortaya çıkmak”ta değil, öncelikle bizim çevremizdekileri görmeye başlamamızda.
Emin olun çevrenizdeki 3-5 dertle, istekle, ihtiyaçla kalpten ilgilenirseniz; bu görünürlüğünüze “kendinizi pazarlama”dan çok daha fazla – derin – kaliteli bir katkı sağlayacak.
Kendi dünyamızdan kafamızı kaldırıp başkalarıyla derinden ilgilenmek bizim için alışılagelmedik, bazen de zor hissettirebilir. Bu sanıldığı gibi ukalalıktan, kendini üstün görmekten, snopluktan değil; enerjimizi kendi içimize, düşüncelerimize yönlendirmeye alışık olmamızdan kaynaklanır. Fakat zor da gelse bugün “görmeye” odaklanmaya ne dersiniz?
Görürseniz, görülürsünüz.
Hem de ummadığınız kadar.
Başkalarını içtenlikle “görmek” için zaman ve enerji ayırmayı özgürlüğünüzden çalan bir aktivite gibi değil, doyurucu ilişkiler için içten bir yatırım olarak görmeyi denediğinizde, “görünür olma” konusuna bakış açınız da değişecek.
Başkalarını “görmek” için bugün yapmaya başlayabileceğiniz çok küçük şeyler listesi
- Bir bekleme salonunda, kuyrukta, bankta, erken gidilen bir toplantıda başka birileriyle yan yanaysanız, onları görmeden gelmek yerine selamlayın; hatta bir adım ileri gidip kısa bir sohbet başlatmak için ilk adımı siz atın.
- Fiziksel olarak aynı ortamda bulunduğunuz kişilere içtenlikle gülümseyerek selam verin. İletişime açık olduğunuzu sözsüz iletişimle anlatın. Saklanmayın, kendi dünyanıza, telefonunuza gömülerek dış dünyayı yok saymayın.
- Sizin alışık ve görünür olduğunuz bir ortamda, yeni katılan birini görünür kılan siz olun. Onu özellikle davet edin, konuşturun, tanıştırın.
- İsteklerimizin, ihtiyaçlarımızın, hayallerimizin birçok konuda benzer ve ortak olduğunu unutmayın. Sıcaklığı, iletişimi, eğlenceyi, espriyi başlatan siz olursanız büyük ihtimalle diğer kişilerin o gün denk geldiğine sevindiği kişi olursunuz.
- Küsmeyin: Sizin “görmek” için çaba sarf ettiğiniz kişiler bazen iletişime kapalı olacaklar. O gün tamamen kendi dünyalarına odaklanmak istedikleri bir gün olabilir, gergin olabilirler, mutsuz olabilirler, ya da tek başlarına geçirdikleri zamanda çok mutlu olabilirler ve o an bunu bozmak istemiyor olabilirler. “Bak denedim, çalışmadı.” deyip küsmeyin. Kimi görmenizin onun -ve sizin- hayatınızı değiştireceğini denemeden bilemezsiniz.
İçedönük yaşamınızı tasarlamakla ilgili birebir koçluk
Yazmaya başlamak için birebir danışmanlık,
İletişim becerilerinizi geliştirmek için birebir danışmanlık almak için buradan detaylı bilgi alabilirsiniz.
:-)