“Senin hiçbir değerin yok, düşüncelerini kimse umursamıyor, en doğru yol vasatlık ve isimsizliktir. Bu yoldan ayrılmadığın sürece hayatında büyük sorunlarla karşılaşmazsın.”
Paulo Coelho, “Akan Nehir Gibi” kitabında Jante Yasası’nı böyle tanımlıyor.
Görünür olma konusu tüm eğitimlerde, koçluk seanslarında, genellikle içedönüklerle çalıştığım için en başı çeken konu. Nasıl görünür olurum? Yaptığım işi nasıl görünür kılarım? Bulunduğum toplulukta, arkadaş grubunda, iş yerinde kendimi nasıl daha görünür hale getiririm?
Neden görünür olmakta zorlanıyoruz? Neden bazılarımız görünür olmaktan çekiniyor, doğal bir refleks olarak kendini görünür kılamıyor?
Bunun sadece içedönüklük, çekingenlik gibi kişisel sebeplerden kaynaklanmadığını biliyorum. Arkasında aynı zamanda büyük bir kültürel kodlanma var:
“Görünmezsen, kendini riske atmaz, güvende olursun.”
Yabancıysan, insanlar sana tuhaf görünür*
2000 yılında annemle Paris seyahatindeydik ve ergenlik benim için bir türlü iç dünyamı dışarıyla buluşturamadığım için en zorlandığım yıllardı. Kitaplar ve müzik hayata tutunmamı sağlayan en güçlü iki yoldaşımdı. O seyahatte de koşa koşa kitapçıya daldım ve Jim Morrison’ın günlüğünü satın aldım. Özgürlük ve özgünlükle ilgili düşüncelerinden çok etkilendim. Bir cümlede şöyle diyordu:
"En sevgi dolu ebeveynler ve akrabalar, yüzlerinde gülümsemeyle cinayet işlerler. Bizi gerçekte olduğumuz kişiyi yok etmeye zorlarlar: incelikli bir cinayet türü."
Jim Morrison
Herkesin bana tuhaf göründüğü, başka bir bakış açısıyla da herkesin arasında hep en tuhaf olanın kendim olduğunu düşündüğüm böyle bir ergenlik döneminde, Paris’teki otel odasında ben de kendi günlüğüme şöyle yazdım:
Hayatta iki yol olduğunu biliyorum. Biri garantici olan. Biri risk içeren. Ben riskli yolu seçeceğim.
Yazması kolay, yapması zor küçük Gözde! Sonra hayatımda kendime verdiğim bu söze aykırı olacak ne varsa yaptım.
Babamın “cinayetine” severek kurban gittim ve müzik, tiyatro diye meslek olmayacağına; insanın mutlaka gerçek bir iş yapması gerektiğine inandım.
Hadi iş hayatını seçtim, onda bile yapmayı en çok istediğim iş olan reklam yazarlığı yerine daha vasat bir role razı geldim – çünkü daha risksizdi.
Ben bir çılgındım ve kimse bunu görmemeliydi. Bunun için kaç maske takarsam o kadar güvende olurdum.
Gördüğünüz gibi görünmez olmak için çok sağlam bir çaba sarf ettim, uzun yıllara yayılan ve zahmetli bir zırh örme süreci. Neredeyse üzerime “BEN ASLINDA HER YERDE DURMADAN ŞARKI SÖYLER, ÇILGIN GİBİ YAZI YAZARIM. SİZ NE OLUR BENİ GÖRMEYİN, SİZ BENİ AJANSTA MÜŞTERİ TEMSİLCİSİ SANIN.” diye bir tabela asacaktım.
Bu hikayenin benzerini danışanlarımın birçoğu yaşıyor.
Görünür olmakta zorlanmasının sebebi, fark etmeden yıllarca müthiş bir “görünmez olma” stratejisini kurgulayıp uygulamış olması. Nasıl görünür olacağını bilmemesi değil.
Vasat ve isimsiz olmak size ne kazandırır?
Eleştirilmezsiniz.
Kendinize “Bu işi iyi yapmalıyım çünkü birileri beni izliyor” diye baskı kurmazsınız.
Yöneten değil, yönetilen olursunuz. Böylece en ufak bir sorunda “Benden öyle istediler.” – “Valla patron ben değilim.” – “Onlara sorun benim bilgim yok.” diyebilirsiniz.
Başarısız olma riskiniz sıfırdır. Kimse sizin arkanızdan “Yahu bak sahnelere çıktı şarkı söylemeyi denedi, ne yapmış şimdi çalışmaya geri dönmüş. Olacak iş değildi.” Gibi şeyler söyleyemez.
Son derece karlı bir anlaşma, değil mi? Korunaklı, güvenli, iyi hissettiren.
Üzgünüm Jim, ben bu paketi satın aldım.
Reklam yazarı olma hayaliyle girdiğim reklam sektöründe, isimsiz ve görünmez bir müşteri temsilcisi olmak daha kolay geldi. “Ama bir dakika, bakın ben çok iyi yazıyorum? Tesadüfen fırsat bulup yazdığım birkaç iş bile ne büyük ödüller aldı, beni görür müsünüz?” diyemedim. Uzun yıllar parmağımın ucuyla yaptığım bir iş yapmak son derece konforluydu. Eleştirilmiyordum, zaten eleştirilsem de “Ben aslında müşteri temsilcisi değilim ki.” Diyerek kendimi koruyacaktım.
İçimdeki gerçek ben’in görünmez olmasın sağlam bir çaba harcamamın ödülü, dev bir konfor alanıydı.
Pişmanlıkların en büyüğü
Pişmanlıkların en büyüğü, yıllarca var gücünüzle kaçtığınız canavarın aslında küçücük bir sinek olduğunu fark etmektir.
Sırf başarısız olmamak, eleştirilmemek, moralinizi bozmamak için yıllarca görünmez olmak için çaba sarf ettiniz.
Şimdi fark ediyor musunuz?
Belki vasat ve görünmez halde olmaktan sıkıntı duyuyorsunuz ama aslında bu anlaşmayı güvenlik paketi karşılığında siz imzaladınız.
Paketin vaat ettiği, büyük canavarla hiç karşılaşmama lüksüydü. Çok şükür, hakikaten hiç karşılaşmadınız.
Oysa sadece bir kez karşılaşsaydınız…
Bir kez görünür olma riskini alıp kendinizi ortalığa atsaydınız…
Ve bu yolun başlangıcında zorunlu olduğu üzere; bir kez komik duruma düşseydiniz, bir kez başarısız olsaydınız, bir kez kendiniz gibi davranırken bocalasaydınız, canavar sandığınız şeyin küçük bir sinek olduğunu bilecektiniz.
Isıracak, azıcık canınızı yakacak, birkaç gün kaşındırıp gidecekti. Ve sonra sizin elinizde kalan bir mucize olacaktı:
“Aman ya, bu muymuş eğer görünür olur, özgün olur, kendi yolumdan gider, başarısız olursam başıma gelecek acı? Düştüm ama bak iyileştim! Yine düşer, yine iyileşirim!”
Bunu dedikten sonra artık görünür olmak sizin için bir konu olmaktan çıkacaktı.
Kendinizi ortaya koyup denemeden, hiçbir konuda ilerleyemeyeceğinizi bilecektiniz.
Eğer düşerseniz, kalkmanın hızlıca olabileceğini bilecektiniz.
“Düşmek de normaldir.” diyebilecektiniz.
Oysa siz, tıpkı benim gibi Jante Yasası’nı kabul ettiniz.
Kafanızı kuma gömdünüz.
Projelerinizi çekmecelere kaldırdınız.
Kendinize olan inancınızı kendi ellerinizle un ufak ettiniz.
Kimse beni görmesin, aman hiçbir çıkıntılık yapmayayım diye görünmez olmak uğruna dev bir çaba gösterdiniz.
Görünür olmanın yolu iki Linkedin postu yazmak, bir etkinliğe turuncu çorap giyip gitmek değil.
Görünmez olmak için yıllardır verdiğiniz azimli ve bilinçli çabayı durdurmayı başarmak.
Yani görünür olmanıza engel olan ve özenle kendiniz yolunuza yerleştiğiniz kayayı yerinden yuvarlamak.
Yapmak, yaşamak ve görünür olmanın eş anlamlı olduğunu bugün biliyorum.
Ya kalkıp bir şeyler yapacaksınız, hayatı dolu dolu yaşayacaksınız ve bunları yaparken ister istemez görünür olacaksınız.
Ya da “ya dışarısı çok korkunçsa” diye düşünerek bir yaş daha alacaksınız.
Kimilerinin de, sizin o sineği dev bir canavar sanmanız işine gelecek.
Coelho, kitabın Jante Yasası’nı anlattığı bölümde, sözünün devamını şöyle getiriyor:
Jante Yasası sayesinde dünya başkalarının yorumlarından korkmayan insanlar tarafından manipüle ediliyor ve bu insanlar kötü emellerine ulaşıyor.
Sahneyi onlara bırakacaksanız, niyetlerinin sizin gibi saf olmayabileceğini bilin.
Sırf sizin rahatınız bozulmasın diye, birilerinin en kötü halleriyle “liderlik” yapmasına razı geldiğinizi içselleştirin.
Ya da buyurun, görünmez olmak için bugüne kadar verdiğiniz dev çabaya son verin.
Yeniden kendiniz olarak var olmaya başladığınızda, görünürlük için stratejilere ihtiyacınız olmayacak.
*The Doors / People Are Strange – “People are strange, when you’re a stranger.”
Yeni e-Kitabım Enerjinim Nereye Gidiyor? Yayında.
Zihinsel ve duygusal enerjimiz en önemli yakıtımız.
Oysa biz onu çar çur ediyoruz.
Tıpkı gece gündüz o maaşı kazanmak için kendimizi ofiste paralayıp, sonra o parayı şak diye en gereksiz bir kıyafete, dekoratif objeye, aksesuara harcamak gibi.
Bu içgörüyle, enerji yönetimi konusunda, bütçe yönetimi prensiplerinden yola çıkan bir kitap yazdım.
Dünyanın kült kişisel finans kitaplarını psikoloji araştırmalarıyla harmanladım ve enerjinizi verimli yönetmenin yollarını basit, anlaşılır, içselleştirilebilir bir şekilde anlattım.
Satın aldıktan sonra PDF formatında e-posta kutunuza teslim edilecek e-kitabı buradan satın alabilirsiniz.
Koçluk ve birebir danışmanlıkla ilgili detayları gozdeattila.com’da bulabilirsiniz.
Görünmek ya da görünmemek, işte minik mesele bu!
Görünen sayısı, görünmeyenin kaç katı olmak zorundaki denge korunsun?
Bir başhekim, beş yardımcı, otuz doktor, yetmiş hemşire, seksen hasta bakıcı,
beş yüz hasta... Altı yüz seksen altı hayat, altı-yüz-seksen-altı ölü..