Hayatımızı domine eden ve kimsenin hatırlamayacağı işler
Tony Robbins’in – hocası Jim Rohn’dan ödünç aldığı söylenen- , çok sevdiğim bir sözü var:
‘Çoğu insanın hayatta başarısız olmasının sebebi, küçük işlerde uzmanlaşmalarıdır.’
Tony Robbins
Üretkenlik, zamanı ve enerjini doğru kullanma konuları, bir içe dönük olarak her zaman odağımda olmuştur. Fakat geçtiğimiz birkaç hafta, çok uzun zaman sonra kendi ‘küçük işlerim’ içinde boğuldum.
Küçük işler içinde boğulmanın bence en berbat yanı, dışarıdan biri sorduğunda tam olarak verecek bir cevap bulamamanızdır.
Yani biri neden bu kadar yorgun, gergin, bitik olduğunuzu sorduğunda vereceğiniz elle tutulur bir cevap yoktur. Önemli bir projeyi bitirmeye çalışmıyorsunuzdur, bir sınava hazırlanmıyorsunuzdur, bir kitap yazmış, bir sanat eseri ortaya çıkarmış falan değilsinizdir. Sadece o kadar fazla küçük işi aynı anda yapmaya çalışmışsınızdır ki boğulmuşsunuzdur.
Kendimi bu tünelin karanlık yollarında bulduğumda, kendime ne yapmakta olduğumu sordum. Ne yapıp bu kadar boğulmuştum?
Bir yandan, aylar önce taşındığım evde hala bitiremediğim birkaç ev toplama işine el atmıştım.
Bir yandan, bu işten çıkan dev ‘fazla eşyalar’ yığınının verileceklerini vermek, diğerlerini ikinci el sitelerde satmakla meşguldüm.
Bir yandan 9-5 işime devam ediyordum.
Bir yandan her zaman olduğu gibi yemek yapıyor, oğlumla ilgileniyor, onunla oynuyordum.
Bir yandan saç dökülmesi tedavimin her bir reçetesine uymak için bir sürü şeyi düzenli yapmak üzere alarmlarım kuruluydu.
Bir yandan sosyal hayatımın yoğun olduğu bir dönemdi, birkaç etkinlik arka arkaya gelmişti.
Ve tabii bunların yanında yazıyor, blogumla ilgileniyor, bir yandan fırsat buldukça kitap okuyordum.
Bu birçok işi aynı anda yapmaya çalışırken boğulma hissi benim için tanıdık bir histi.
Daha önce böyle bir boğulma, her şeyin fazla gelmesi ve hayatımdaki hiçbir şeye yetemediğimi fark ettiğim dönemde kendime basit bir reçete bulmuştum ve işe yaramıştı:
Bazı şeyleri boş verecektim.
Bazı şeyler mükemmel olmayacaktı.
Daha önce bu hale geldiğim o günün ertesi sabahı, oğluma kahvaltı olarak bisküvi yedirip ütüsüz bir tişörtle okula göndermiştim. Yere attığı oyuncakları toplamayıp onların ortasında bilgisayarımı açıp çalışmaya başlamıştım.
Şimdi de benzer bir şeye ihtiyacım vardı biliyordum. Küçük şeylerin mükemmeliyetinin peşine düşmek, hızlıca tükenmenin en kesin yolu.
Konsantrasyonumu, dengemi, iyilik halimi ve huzurumu kaybetmeye başladığım anda kendime bu yazının başındaki sözü hatırlatırım.
Hayatımdaki küçük işler gerçekten bu kadar ilgimi hak ediyor mu?
Hangi küçük işleri hemen şimdi programımdan kaldırabilirim?
İş hayatında önceliklerini harika ayarlayanları, ev hayatına davet ediyorum
Konu öncelikleri iyi ayarlamak olunca, genelde örnekler iş hayatından geliyor.
Özellikle Linkedin’de takip ettiğim başarılı kişilerin bu konudaki örneklerini gülümseyerek takip ediyorum. Konu enerji yönetimi ve öncelikleri ayarlamak olunca, genelde ‘gereksiz toplantıları kabul etmemek’, ‘önemsiz e-mailleri cevaplamayı sona bırakmak’ gibi örnekler veriliyor.
Oysa bence iş hayatında bunu yapmak her zaman daha kolay.
İş hayatında birkaç yıl geçirmek neyin gerçekten önemli, neyin önemli rolü yapan dikkat dağıtıcılar olduğuyla ilgili iyi bir fikir veriyor.
Asıl zor olan, hayatın birbiriyle ilgisiz ve birbirinden bağımsız kısımları arasında bu ahengi yaratabilmek.
Bir toplantıyı kabul etmeyip, onun yerine elindeki en önemli projeye odaklanmak kolay.
O sabah daha stresli olmamak için spor yapmaktan mı, sabah erken kalkıp çalışmaktan mı, çocuğuna mükellef bir kahvaltı hazırlamaktan mı vazgeçeceğine karar vermek zor.
Bütün bildirimleri sessize alıp bir saat boyunca bir işe konsantre olup onu hakkıyla bitirmek kolay.
Evin her odasında yapılacak 10 iş, dışarıda gidilecek 3 yer, işle ilgili okumak gereken 5 şey ve yazacak 2 yazı beklerken hangisini erteleyeceğini seçmek zor.
Bu yüzden, genellikle üretkenlik ve önceliklendirmeyle ilgili yazılarda ‘Başarı’ olarak geçen kelimeyi iş hayatındaki başarı olarak değil, hayatın bütününde doğru bir önceliklendirme yapabilmek olarak okuyorum.
Gery Keller ve Jay Papasan’ın ‘Bir Tek Şey’ kitabı bu konuda sevdiğim kitaplardan biri.
Küçülmek, yapabileceğiniz her şeyi görmezden gelmek ve yapmanız gerekeni yapmaktır. Her şeyin eşit derecede önemli olmadığını kabul etmek ve en önemli şeyleri bulmaktır. Olağanüstü sonuçların, odağınızı ne kadar daraltabileceğinize bağlı olduğunun farkına varmaktır.
Bir Tek Şey - Gery Keller & Jay Papasan
Bir başkası ise, Greg McKeown’un Özcülük’ü. Mesela kısaca şunu diyor:
Hayatınızdaki öncelikleri siz belirlemezseniz, başkasının belirleyeceğini unutmayın.
Greg McKeown’un Özcülük
Bu da konunun bir başka önemli kısmı çünkü:
Hayatındaki her küçük şey, bir avcı gibi, boş anlarını avlamayı bekliyor.
Evden çalışmakla ilgili sevmediğim bir şey, her boş anımın bir avcı tarafından avlanması.
Elimdeki üç işi bitirip derin bir nefes almak için bilgisayardan kafamı kaldırıp bir yana çevirdiğim an, evdeki cansız eşyalar canlanıp taleplerini üstüme salmaya başlıyorlar:
Bulaşık makinesi ‘Hadi beni boşaltsanaaa!’ diyor.
Dolabım ‘İçimdekileri bir düzenlesene’ diye göz kırpıyor.
Boş damacanayla göz göze geliyoruz, ‘Hadi, yenisini sipariş ver!’ diyor.
Gözümü çevirdiğim her yerde beni bekleyen bir iş var.
Elimi kolumu kime kaptırırsam onun oluyor ve mutlaka ama mutlaka yapılacak bir iş var.
Tam da bu nedenle, önceliklendirmenin bilinçli bir hedef olması gerekiyor,
Ve tam da aynı sebeple, neleri önceliklendireceğini değil, neleri umursamayacağını, nelerin mükemmel olmasa da olacağını baştan dürüstçe seçip o düşünceyle barışmak gerekiyor.
Evin her yeri derli toplu ve temiz, çocuğum her gün Van kahvaltısı tarzı çeşit çeşit kahvaltıyla tıka basa doymuş, işle ilgili küçük büyük tüm talepler gün içinde yanıtlanmış, ikinci el alışveriş sitesinden sattığım her şey aynı gün kargoya verilmiş, saçım için gereken bakımlar tam kutunun üstünde anlatılmış olduğu gibi yapılmış olduğunda, geriye iyi olmayan tek bir kişi kalıyor: Tükenmiş ve yenik halde kenarda oturan ben.
İşte bu yüzden kendime bu hafta uzun süre sonra yeniden hatırlatma ihtiyacı hissettim:
Önemli olan ‘Yapılacaklar listesi’ değil, ‘Tam layıkıyla yapılmasa da olacaklar’ ve ‘komple boş verilecekler’ listesi.
Bunları baştan belirlemeyince, mükemmel yapmak istediğim işlerin bir kısmı (benim seçtiğim kısmı değil, gücümün yetmediği rastgele bir kısmı) bu listeye düşüyor. Kısmet, belki de aslında en önemsediğim işler düşüyor oraya.
Buna engel olmak için baştan mükemmel olmayacak şeylerin neler olduğunu belirlemeye açık olmak ve bununla dürüstçe barışmak gerekiyor.
Yazının başlığına gelirsek,
Saçıma dökülme maskesini 2 değil 1 kez yaparsam hayat değişmeyecek,
İkinci el sattıklarımı 1 gün geç kargolarsam dünya başıma yıkılmayacak,
Odalar bir gün dağınık kalırsa muhteşem ev hanımı madalyam geri alınmayacak,
Portakal suyu sıkar mısın anne? sorusuna bir gün de sıkılmamış, kutulu portakal suyuyla cevap verirsem çocuğumun sağlığı bozulmayacak.
Ama tüm bunları harika yapma çabasının bana verdiği gerginlik, yorgunluk akılda kalacak.
Sizde de durum benzer mi?
Öyleyse, bu Pazar düşünmeye değer.
Bu hafta neler hiç olmasa da olur?
Bu hafta neler mükemmel olmasa da olur?
Bu hafta neler yarım yamalak kalacak ama diğer önemli şeylerin tam olması için bu zaten böyle olmalı?
Başarı, en çok şeyi yapanın kazandığı bir oyun değildir.
Bir Tek Şey - Gery Keller & Jay Papasan