Neden çiçek açamıyorsun?
Hassas ruhlar için, iş yerinde sevildiğini hissetme ve potansiyelini gerçekleştirme üzerine
Başarıyla ilgili harika kitaplar, sözler, denenmiş formüller var.
Bunların çoğu, dışa dönük, yenilgiye dayanıklı, özgüveni yüksek, yılmayan, güçlü kişilere göre yazılmış içerikler.
Bilmek başka, yapabilmek başka. Ama yapamamanızın sebebi ya başarısız olmanız değil, hassas bir ruh olmanızsa?
Kimsenin beni onaylaması gerekmez, ama işte bunlar benim hislerim.
Julia Cameron – Sanatçının Yolu
Neden ‘‘sert’’ başarı formülleri bizde çalışmaz?
Kanıtlanmış başarı formülleri, ataleti, pes etmeyi, hareketsizliği, başarı için yeterince mücadele vermemeyi gizli tembelliğe atfeder. Oysa belki sizin içinizde bütün bu güçler vardır – çünkü herkeste var - , fakat bunların aktive olması için narin kalbinizin sevildiğini hissetmeye diğerlerinden daha çok ihtiyacı vardır.
Hassas kişiler hakkında yazılan kitaplar, onların kendilerini iyi tanımalarının ve başarılı olmak, potansiyellerini gerçekleştirmek için kendi doğalarına uygun işler seçmelerinin ne kadar önemli olduğundan bahseder. Ama bence yeterince bahsetmedikleri bir şey var: Ne kadar sevildiğini hissettiği, hassas bir insanın potansiyelini ortaya çıkarmasında en büyük etken olabilir.
İş hayatında yaşadığım iyi ve kötü tecrübeler bana bir şey öğretti: Tıpkı ikili ilişkiler gibi işyerinde de, bazı yerler ‘‘ev’’ gibi hissettirecek, bazı yerler ise elinizi ayağınızı nereye koyacağınızı bilemeyeceğiniz yerler olacaktır. Ev gibi hissettiren işyerleri, herkes için güzeldir ama hassas ruhlar için kritik bir ‘‘potansiyel kilidi açıcısı’’dır. Olduğunuz gibi kabul edildiğiniz, farklı özelliklerinizin kutlandığı ve gözünüzün içine bakılarak önemsendiğiniz yerlerde çiçek açarsınız.
Bir çiçek açmadığında, yetiştiği ortamı değiştirirsiniz, çiçeği değil.
Alexander Den Heijer
‘‘Sevilmeye değer olduğunu bize kanıtla bakalım’’
Bazı insanlar, yeterince önemsenmediğinde, kendini göstermek için yırtınmaya başlar. Bu yırtınma hali onları motive eder; bir işyerinde görülmek ve kale alınmak zorsa, kale alınmak için her yolu denerler. Onlara aslında temelde duyulması gereken saygıyı duymayan küstah yöneticiler onları sinirlendirmek yerine motive eder, ‘‘Sen şimdi görürsün!’’ duygusuyla, kendilerini sevdirmek, saydırmak için daha çok çalışmaya başlarlar.
Hassas ruhlar için ise süreç tersine işler; ancak önce kabul edilir, sevilir, görülürsek potansiyelimiz açığa çıkar ve çiçek açarız. Baştan kaba davranılır, önemsenmez, hele bir kendini göster de ona göre sana duyacağımız sevgiyi – saygıyı belirleyelim hissiyle bakılırsak sessizleşir, içimize kapanır ve içimizdeki hazinelerin kapağını da sıkıca kapatırız. Sanki hiçbir yeteneğimiz ve becerimiz yokmuş gibi, en düşük performansımızla iş yapar hale geliriz.
Yaşadığım kötü bir iş tecrübesinde, çalıştığım kötü bir yönetici bir keresinde bana ‘‘Herkes sende büyük bir potansiyel olduğunu biliyor ama onu bir türlü açığa çıkarmıyorsun, bekliyoruz, hadi artık!’’ demişti. Bu nezaketten ve empatiden uzak ittirme bana herhangi bir motivasyon vermediği gibi, o gün, o işyerinin bana uygun yer olmadığını anladığım gün olmuştu.
Kırılma noktası şu ki, bence hassas kişilerin sayısı sandığımızdan çok daha fazla.
‘‘Başarı odaklı kültür’’ün daha çocukken okulda başlayan baskısı sebebiyle, eğer hassas biriysek kendimize bile bunu çaktırmamak için büyük çaba sarf ediyoruz. Oysa birçoğumuz, önce başarmak için nazik bir sevgiyle, temelden gelen bir güvenle sarmalanmaya ihtiyaç duyuyoruz.
Bir genci sevmekle başlıyor her şey
Kariyerimde ilerledikçe, benden daha genç ve yolun başında olan arkadaşlarıma destek olmaya çok önem verdim. Uzun vadeli mentorluk yaptığım arkadaşlarım dışında, bana Linkedin’den, mailden ulaşan birçok gençle konuşuyorum. Bu hafta da biri öğrenci, ikisi kariyerinin başında olan üç ayrı gençle konuşma fırsatım oldu. Tesadüf ki hepsi bana benzeyen, daha hassas ruhlardı. Onlara pazarlama kariyerleri için en şahane markaları, en şaşalı hamleleri anlatmak yerine yukarıda yazdıklarımı anlatmayı daha kıymetli buldum. Çünkü en iyi şirketler ve en iyi başarı taktikleri bilgilerine kolayca ulaşabilirlerdi ama bana kimsenin söylemediği gibi muhtemelen onlara da kimse bunu açıkça söylemeyecekti:
Özellikle de hassas bir ruhsa, insan sevildiği, güvenildiği, sırtının sıvazlandığı, gözünün içine dikkatlice bakıldığı yerde çiçek açar. ‘‘Kendini göster bakalım, ona göre seni sevip sevmeyeceğimize karar veririz.’’ kültürlerinde, kesif bir hırsın hayatta kalmak ve yükselmek için ön koşul olduğu kültürlerde solar.
Eğer siz de baştan sizi sarmalayan sevgiyle rahat hissettiğiniz, kabul edildiğinizi hissettiğiniz ortamlarda; böyle olmayan ortamlara göre bambaşka bir insana dönüşüyorsanız, cesaretleniyor, hiç olmadığınız kadar dışa dönüyor, enerjiniz pırıl pırıl parlıyorsa siz de bir ön-sevgi-ödemeli hassas ruh olabilirsiniz.
Böyle biriyseniz, bu ön koşulu aramaktan vazgeçmeyin. ‘‘Toplantılarda kendini yeterince göstermezsen burada ilerleyemezsin.’’ diyen sert seslerin baskın olduğu ortamlarda ilerlemeye çalışmak için kendinizi heba etmeyin. Kültürü önce insana değer vermek olan ortamları fenerle arayın. ‘‘Burada ilerlemek senin gibi birçok gencin hayali; ancak engellere karşı dimdik duranlar başaracak. Yüzünü yıka ve çabuk konsantrasyonunu topla.’’ diyen bir kültür yerine, ‘‘İnsansın, kırılabilir, yavaşlayabilir, bazen diğer günlerden daha kötü olabilirsin, kendine zaman ver.’’ diyebilen yerleri tercih edin.
Profesyonel yükümlülüklerin bizi mahvetmesine izin vermek, bizi gerçekten besleyen insanları ve şeyleri unutmak kolaydır.
Arianna Huffington / Thrive – Başarı İçinizdedir
Yanlış koşuda şampiyon olmaya çalışmak çok büyük bir zaman kaybı. Ama maalesef başarının genellikle ‘‘olmuyorsa daha kuvvetli ittirmekle’’ ilişkilendirildiği bir kültürde bunu unutabiliyoruz. Yanlış yerde, baştan hiç güvende hissetmediğiniz bir ortamda kendinizi kabul ettirmek için bin anahtar deneseniz o kapı ne siz, ne de çalıştığınız yer için açılmayacak olabilir.
Hassas ruhunuz önce sevilmek istiyorsa, önce sizi sevecek yerler arayın. Kriterler listenizin en başına bunu koyun çünkü bu, göstereceğiniz başarıdan, alacağınız terfiye, işyerindeki mutluluğunuzdan, bulacağınız fikirlere kadar her şeyi temelden etkileyecektir.
Bu hafta konuştuğum üç genç arkadaşımda da, sırf onlarla telefonda konuşurken onları gerçekten önemsediğimi bildikleri için o kısa konuşmaların başı ve sonunda ses tonlarının dahi nasıl değiştiğini, ışıldadığını gördüm. Ben de böyle bir gençtim. Karşımda benimle konuşan kişi beni hakikaten önemsiyor, sevgiyle sarıyor mu yoksa konuşmayı gerektiği kadar yapıp hızlıca beni savuşturmayı mı bekliyor, ilk andan, ilk ses tonundan hissederdim. Hala hissederim.
Çok çalışmak, engelleri aşmak, bol çaba sarf etmek kadar, çiçek açacağınız doğru toprağı bulmak da sizin göreviniz. Hassas ruhunuza bu arayışı borçlusunuz. Sizin çiçek açacağınız toprak olmadığını hissettiğiniz yerlerde baştan ısrarcı olmamak çok zaman kazandırabilir.
Ve son olarak, doğru topraklarda olduğunuzu, şirketinizin kültür metinlerini okuyarak anlayamazsınız. Gerçek cevap, yöneticilerinizin gözlerinde ve yanındayken hissettiklerinizdedir, hissettikleriniz ve size sözcüklerle ifade edilmeden verilen sevgi ve güven, gerçektir.
Gerçek mi, değil mi, etkisinden belli olur.
Pono / Hawai şamanlarının yedi ilkesinden biri
Bu konuyla ilgili kitap önerileri
Hayli Duyarlı Kişi - Hassas Ruhlar için Kılavuz / Elaine N. Aron
Münzevi Girişimci / Morra Aarons-Mele
Thrive - Bsşarı İçinizdedir / Arianna Huffington