Dinlenmekle çabayı, sakinlikle gerginliği, sessizlikle karmaşayı dengelemeyi öğrenirsek; neşe içinde ve psikolojik olarak sağlıklı bir biçimde yaşayacağımızı garantilemiş oluruz.
Josephine Rathbone
Zamanı olmayanlar için makalenin 30 saniyelik özeti:
Dinlenmeye zaman ayırmayı erteleyebilirsiniz, ancak asıl konu; o zaman geldiğinde nasıl dinleneceğinizi gerçekten biliyor musunuz? Dinlenmek için yaptığınızı sandığınız aktiviteler aslında gizli üretkenlik çabası içeriyor ve sizi yormaya devam ediyor olabilir mi?
Dinlenmenin de abur cubur hali var ve çoğu zaman onunla yetinmeye çalışıyoruz. Ama nasıl konsantre ve stratejik çalışma ciddi bir konuysa; konsantre ve stratejik bir dinlenme de öyle.
Siz yakın zamanda hiç ‘hakikaten’ dinlendiniz mi?
Size ‘dinlenmek için’ olarak pazarlandığı için dinlenme zamanlarınızda yapmaya devam ettiğiniz ama aslında sizi daha çok yoran şeyler neler?
Sakin ve dingin kalmak öyle tutkulu olduğum bir hal ki, yıllarca yapmak istediğim birçok şeyi bu uğurda erteledim.
Hayallerimi gerçekleştirmekle, yüksek performansın getireceği yoğunluk arasında bir seçim yapmam gerektiğinde oyumu genellikle hep sakin ve sessiz kalabileceğim taraftan kullandım.
Sonra bir gün, en büyük hayalim olan kitap yazmayı gerçekleştirmek için, bu önceliklerimi geçici bir süre değiştirmeye karar verdim.
Yaklaşık iki yıldır, kitap yazmak – basılması – tanıtımıyla dolu dolu bir hayatım oldu. Özellikle kitabın çıktığı Kasım ayından beri, her boş saniyemi hatta uyuyor olmam gereken, spor yapıyor olmam gereken, dinleniyor olmam gereken her saniyeyi de kitapla ilgili aksiyonlarla doldurdum.
Bütün bunların ardından, büyük bir dinlenme zamanının geleceğini biliyordum.
Ancak dinlenme zamanı geldiğinde korkutucu bir şey fark ettim:
Nasıl dinleneceğimi bilmiyordum.
Daha doğrusu, dinlenmekten anladığımız genel geçer; uzanıp bir film izlemek, sakin bir müzik dinlemek gibi aktivitelerin bu dev yorgunluğu atmakta yetersiz kaldığını gördüm.
Gezip tozarak, kafamı dağıtacak şeyler yaparak, arkadaşlarla vakit geçirerek de dinlenemiyordum. Kendimi aşırı zorladığım bir dönemin yorgunluğu üstüme yapışmış ve çıkmıyor gibiydi, bir yanım ebediyen çürümüş ve hiç dinlenemeyecek gibi gelmeye başladı.
Fakat bu çürüğün panzehiri dinlenmenin modern tanımlarında değildi. Daha derin bir kanal tedavisine ihtiyaç vardı ama ben durmadan dişimi fırçalayarak sorunu çözmeye çalışıyordum.
Sonra, sıra dışı bir şekilde normalde hiç yapmayacağım bir şey yaptım.
Bir tam günü tek bir sandalyede oturarak ve sessizlik içinde geçirdim.
10 dakika diye başlayıp 10 saat süren plansız bir ‘dinlenme’
Çeşitli başarısız ve yarı başarılı dinlenme çabalarından sonra, bir tatil günü aklımda artık yazılarıma kaldığım yerden devam etmek ve yazıyla bağlantılı yapmam gereken işlerimi halletmek vardı. Dinlenebilmiş değildim, ama anlaşılan hayal ettiğim tam dinlenmeyi yaşayamayacaktım ve işler de devam etmek zorundaydı. Uzunca bir yapılacaklar listesiyle, sabah 8’de güne başladım. İlk sırada o günkü blog yazımı yazmak vardı.
Yazı yazmak için kesintisiz bir konsantrasyona ihtiyaç duyduğumdan, birazdan evin bomboş olacağı zamanı beklemeye karar verdim. 15 dakika sonra başlayabilecektim. Beklerken bir kahve içmeyi planladım ve bunun için mutfağa doğru yürürken gözüm, ev toplarken sürekli bir sağa bir sola attığım bir yumağa takıldı.
Bu yaklaşık 10 adet kolyenin iç içe geçtiği feci bir karmaşaydı. Bu kolyeler tam 2 yıldır birbirine düğümlenmiş haldelerdi ve öyle bir düğümdü ki, çözmeye asla başlamıyor, bununla ilgilenmeyi sürekli erteliyordum.
Mutfağa kahve yapmaya giderken, ‘Hadi bugün, bu kısa boşlukta şu düğümü azıcık çözmeye çalışayım’ diye bu yığını da yanıma aldım. Kahvemi yapıp, kolyeleri birbirinden ayırmaya çalışmakla uğraşmaya başladım.
Buraya kadar her şey iyiydi. İyiydi derken, kısa anlara bile üretkenlik sıkıştırmaya çalışan ‘yorucu’ rutinime dönmüştüm.
15 dakika sonra ev boşaldı. Süper bir disiplinle tam vaktinde başlayacağım yazıma başlamam gerekiyordu, ama ben kolyeleri çözmeye çalışmaya devam ettim.
Birkaç tanesi açıldığında ve düğümden ayrıldığında, saat 12’ye geliyordu.
Hiç öğün atlamayan ben, o gün öğle yemeği yemedim.
‘Dur madem bununla uğraşıyorum, arkadan bir podcast dinleyeyim’ demedim.
Arka planda çalacak sakin bir playlist bulmadım ve açmadım.
Öğleden sonra oldu, başladığım işi bitirme niyetiyle, aynen devam ettim.
Saat 18.00’e doğru, artık dışarı çıkmam gerektiği için bu işe ‘ara verdim.’
Eve geri döndüğümde, 20.00’den sonra, gece 3’e kadar devam ettim kolyeleri sessizlik içinde bir bir açmaya.
Aylar değil, uzun yıllardır geçirdiğim en dinlendirici gündü.
Sessizlik ve sakinlik konusunda böyle bir Nirvana’ya çok uzun zamandır erişmemiştim.
Gerçekten, tüm hücrelerimle ‘dinlenmiş’ hissettiğimi fark ettim.
Resmen ben nasıl dinleneceğimi bilememiştim, ama bir kolye bahanesiyle gerçek dinlenme gelip beni bulmuştu.
Böylece, kendime ‘dinlenmenin ne olduğunu’ yeniden keşfetmem için izin vermem gerektiğini keşfettim.
Dinlenmek konusunda da birçok öğrenilmiş rutinin içine hapsolduğumu fark ettim.
Ve aslında dinlenmek adı altında yaptığım çoğu şeyin de birer iş olduğunu gördüm.
Time dergisinde dinlenmekle ilgili yazılan bir makale şöyle diyor:
Etkin bir şekilde dinlenmek, yalnızca ofisten uzaklaşmak değildir. Başka birçok şey ‘iş’tir: özellikle de hafta sonuna kadar ertelediğimiz, market alışverişi, temizlik gibi birçok aktivite.
Kendimi kıyafet alışverişi yapmak için tek başıma alışveriş merkezine gittiğimde ‘dinlendim, dinlenme zamanı kullandım’ diye kandırmaktan vazgeçmeye karar verdim.
Çaktırmadan kendime evi toplamayı ve düzenlemeyi, alışverişi,’dinlenme’ gibi kakalamaya çalıştığımı fark ettim.
Gerçek anlamda mental olarak hiçbir uyaran olmadan, tam sessizlikte ve hiç hareket etmeden geçen bir tam günün ardından, derin bir dinlenmenin, tıpkı derin bir çalışma kadar ciddi bir mesele olduğunu hatırladım.
Kendime layıkıyle bir ‘içedönük dinlenmesi’ armağan etmeyeli ne kadar uzun süre geçtiğini fark ettim.
Dinlenmenin de abur cubur hali var ve çoğu zaman onunla yetinmeye çalışıyoruz. Ama nasıl konsantre ve stratejik çalışma ciddi bir konuysa; konsantre ve stratejik bir dinlenme de öyle.
Arada çamaşır asılan bir dinlenme değil.
İki dinlenme arasında on kere e-posta cevaplanan bir dinlenme değil.
Bir tam günlük, okkalı bir ‘hiçbir şey yapmama” dinlenmesinin müthiş bir benzin olduğunu hatırladım.
O gün sanki bir yıllık dinlendim, bir yıllık yenilendim.
Time’daki aynı makalede, ‘Dinlenmek, görev veya üretkenlik amaçlı olmamalı.’ Diyor. Örneğin, dinlenmek için bir kişisel bakım günü düzenlemenin bile, eğer sonunda güzelleşmek gibi bir amaç taşıyorsa bir ‘görev’e dönüştüğüne dikkat çekiyor.
Benim kolyeleri açma hikayem de, bir süredir evi tamamen düzenlemek için giriştiğim bir üretkenlik çabasının parçası olarak başlamıştı: ‘Düzeltilmesi gereken bir şey varsa ya düzelt, ya evden çıkar ama öylece ilgi beklemesin.’ mantığıyla elime almıştım o kolyeleri.
Sonra bu görev kendini aşan bir hale dönüştü, görev odaklılıktan çıktı. Merak ettiyseniz eğer, kolyelerin henüz sadece 4’ü düğümden kurtulabildi. Amabu sırada bana konunun bu olmadığını çok güzel hatırlattılar.
Siz yakın zamanda hiç ‘hakikaten’ dinlendiniz mi?
Size ‘dinlenmek için’ olarak pazarlandığı için dinlenme zamanlarınızda yapmaya devam ettiğiniz ama aslında sizi daha çok yoran şeyler neler?
Harika bir tespit👏🏻