Hayalin gerçekleşmiyor, çünkü onu terfi ettirmiyorsun
Hayalini gerçeğe dönüştürmek için acımasız ama kolay bir formül
Anneannemi çok severdim. Çocukluğum boyunca onun ‘‘Keşke şöyle bahçeli bir evim olsa...’’ diye dilek dilediğini duymak beni hep hüzünlendirdi. Sessiz, sakin, kendi halinde biriydi, ve bu benim onun ağzından duyduğum belki de tek hayaliydi. Bunu her söylediğinde içim cız ediyordu.
Anneannem yaylalarda, büyük bahçelerde büyümüştü ve bahçeleri, çiçekleri çok severdi. Bu büyük hayalinin kökleri çocukluğuna, çok sevdiği Adana’sının yaylasında geçirdiği günlere dayanıyordu ve bu da hayalini daha da anlamlı kılıyordu.
Anneannemin hayali hiç gerçekleşmedi. Uzun yıllardır yaşadığı apartman dairesinde yaşamı son buldu. Bu hayalin hayal olarak kalması, onu çok seven torunu olarak benim kalbimde de hep hayal kırıklığı olarak kaldı.
Yıllar geçip de büyüdüğümde, anneannemin bu gerçekleşmeyen hayali hep üzerine düşündüğüm konulardan biriydi. Şaşırtıcı bir şekilde, yetişkin aklımla keşfettiğim bir bilgi vardı; anneannemin bu hayalini gerçekleştirmek için yeterli maddi gücü vardı. Rahatlıkla yaşadığı apartman dairesi yerine o bahçeli ev hayaline kavuşabilirdi. Öyleyse neden yapmamıştı? Hayaliyle gerçekliği arasındaki o görünmez alanın neden üstünden atlayamamıştı?
Bu aslında birçoğumuzun hikayesi. Peki ‘hayal’ ile ‘gerçek’ arasındaki o görünmeyen alan nedir?
İnsanlar fırsatların gelmesini bekler.
Fırsatlar da insanların.
Kazanan hep mazeret olur.
Paulo Coelho
Hayalini projeye terfi ettir, gerçek et
Çocukluğumdan beri, en büyük tutkumun yazmak olduğunu çok iyi biliyorum. Yazmak benim yaşamımın hep merkezinde duran büyük aşkı, en büyük meditasyonu, duası, partisi, eğlencesi oldu.
Haliyle, her yazma tutkusu olan insan gibi, bir kitap yayınlamak benim hep hayalimdi.
Fakat bu hayalim ancak şimdi, 37 yaşımda gerçek oluyor? Onca yıl nerelerdeydim? Neden bu kadar bekledim?
Bir sebebi, yeteneklerin er ya da geç dışarıda birileri tarafından keşfedileceği ve operasyonel işlerin, pazarlamanın onlar tarafından halledileceğine duyduğum inanç.
Bir diğer sebebi, yine dışarıda birileri tarafından tescillenme ihtiyacı. Pek özgüvenli biri değildim ve yıllarca şunu düşündüm: ‘‘Evet ben yazmak istiyorum da, peki gerçekten iyi yazıyor muyum, bunu kim tescilleyecek?’’
(Bunun cevabının ‘‘ben’’ olduğunu anlamak uzun yıllarımı aldı.)
Beklediğimiz destekler, beklediğimiz dış olaylar, talih, umduğumuz olayların bizden bağımsız başına gelme fantezisi yüzünden, gerçek olabilecek bir çok hayalimizi kendi ellerimizle boğuyoruz.
Fakat bunlar inanın ki en büyük sebepler değil, en büyük sebep, hayalimi hiç ‘proje’ye terfi ettirmememdi. Ve formülü keşfettiğim an, gerisi çorap söküğü gibi geldi. Ne yaptım peki? Hayalimi terfi ettirdim! Onu ‘hayaller’ kutusundan alıp, ‘projeler’ kutusuna geçirdim.
Adım adım, hayalden projeye, projeden gerçeğe
Hayalim orada oturup beni bekler ve yaşlanırken, onun gerçekleşmemesinin tek sebebinin ona bir ‘hayal’ olarak bakmaya devam etmem olduğunu anladım. Gerçekleşmesinin tek yolu, onu bir ‘proje’ olarak görmekti.
Hayalimi somut bir proje haline getirip, bu projenin hedeflerini küçük parçalara bölmem gerekiyordu. Yani yıllardır iş hayatındaki projelerimi nasıl gerçekleştirdiysem öyle. Evet son derece sıkıcı, romantizmden uzak, sanatsal hayalim için fazla sıradandı. Ama maalesef, gerçek buydu.
Ben de tam olarak böyle yaptım. İlk olarak bana yazma süreci boyunca eşlik edecek bir editöre ihtiyacım olduğunu fark ettim. Güzel, ama kimseyi tanımıyordum, nasıl bulacaktım? İnternetten bulabildiğim tüm editörleri bulup, hepsine birer mesaj gönderdim. 10’dan fazlası kibarca, daha önce yayınlanmış kitabı bulunmayan yazarlarla çalışmadığını belirterek beni reddetti. Ama sonunda birlikte çalışabileceğim o kişiyi buldum.
Ardından onunla kitabı yazma planımı yaptık. Kendisine benim sistemlerle iyi çalıştığımı ve bana her bir bölüm için son teslim tarihleri oluşturmasını rica ettim, öyle yaptık.
Sonra kendime hayatımda hiç vermediğim kadar katı bir söz verdim: Bu kitabın hiçbir bölümünün teslim tarihini, ne olursa olsun geciktirmeyecektim. Ne olursa olsun.
Dolayısıyla oğlum hastayken sabaha kadar onun başında sabahlamışken, öğlen uyumak yerine yazdım. Çalıştığım şirkette işler çok yoğunlaştığında ve gece 2’ye kadar iş yaparken, sabah yine de erken kalkıp yazdım. Öyle bir ‘‘bahane yok’’ psikolojisindeydim ki, bir süre sonra bu otomatikleşti. Tıpkı şu an olduğu gibi. Sıcak bir yaz günü, bir gün önce 14 saatlik bir araba yolculuğuyla eve dönmüşken, bilgisayarı kapıp yazmaktan caymak için birçok bahane bulunabilir. Ama artık otomatikleşti, hayallerime ket vuran bahanelerim yok sadece projelerim için rutinlerim var.
İnsanın romantik hayallerinin, proje yönetimi gibi adımlarla gerçekleşmesi, kalbini kırıyor. Benimkini de kırmıştı.
Filmlerdeki gibi, zor ve dünyevi süreçleri hiç görmeyip, tatlı mucizevi kısımların kolajlandığı bir hikaye istiyor insan en kalpten gelen hayalleriyle ilgili. Ama harekete geçmeden ve işi romantikten, plana, harekete, bahanesizliğe dökmeden olmuyor.
Öyleyse, hayalperest olmak kötü mü?
Bir yakınımız geçenlerde emekli oldu.
‘‘Ee, emeklilik için hayallerin neler?’’ diye sordum.
‘‘Benim hayatta hiç hayalim olmadı Gözde, şimdi de yok o yüzden.’’ diye cevap verdi.
Aynı hafta, arabada yolculuk ederken eşime yine sayısız hayallerimden söz ediyordum ‘‘Şöyle İstanbul'da doğada bir ev yapabilsek, aslında yok yok yazları böyle güneyde 6 ay kalabilsek; hatta her sene Türkiye’yi karış karış gezebilsek. Vazgeçtim, Türkiye’den sonra yurtdışına da çıkıp birkaç şehir gezsek...’’ ‘‘Amma çok hayalin var Gözde!’’ dedi bana. Haklıydı.
Kendi adıma böyle olmaya alışığım, hep çok hayalim oldu. Çoğumuz için, gerçeğe dönüşen hayatlarımızın büyük çoğunluğu da bir zamanlar kurduğumuz hayaller.
Kendi adıma hayallerim hep sınırsızdır, hayal kurmaktan çekinmem ya da hayallerime ket vuranlardan değilim. Yani kendime ‘‘Yahu nereden gerçek olacak! Aman biraz gerçekçi olsana!’’ gibi şeyler söylemem. Onun yerine hayallerimi gönlümce kurarım, sınır koymam.
Gerçek olanların nasıl gerçek olduğu ise artık çok açık. Daha önce gerçekleşmiş hayallerimle ilgili de hep aynı sistemi –fark etmeden- uyguladığımı görüyorum.
Arada bir, gerçekten çok gerçekleşmesini istediğim, ‘hayal’ kutusundan çıkarıp ‘proje’ kutusuna geçirmek istediklerimin hangileri olduğuna bakarım.
Hayalleri terfi ettirmek kritiktir, bir hayalimi gerçekten bir proje olmaya terfi ettirmek isteyip istemediğimi iyi değerlendiririm. Çünkü geçmiş deneyimlerimden, bunun büyük fedakarlıklar anlamına geleceğini bilirim: Aynı zamanda, başka hayallerimden bazılarını da feda ettirmeyi gerektirecektir.
Hem İstanbul’da bir işte çalışmaya devam edip, hem güneyde 6 ay yaşayamam. Hem Türkiye’yi gezmek isteyip, hem evde çok sevdiğim sakin sessiz geleneksel sabah rutinlerimi gerçekleştiremem.
Kazanacak hayallerin seçimini kadere bırakmak yerine bilinçli olarak yaptığımızda, aksiyonlarımız da tesadüfi olmaktan hedefli olmaya geçiyor.
Terfi edecek tek bir hayal seçmek
Canım anneannem, bahçeli bir ev hayalini hiçbir zaman terfi ettirmedi. Hep hayal kutusunda kaldı o.
Ben de neredeyse kitap yazma hayalime aynı şeyi yapacaktım.
Oysa artık biliyorum ki, hayalimizi terfi ettirip proje kutusuna geçirdiğimizde yapamayacağımız şey yok.
Sadece burada öngöremediğimiz bir kısıt var: Enerji yönetimi.
Zaman yönetimi terimi yerine enerji yönetimini hep daha doğru buluyorum. Çünkü zamanınız var gibi gözükebilir ama enerji ve konsantrasyonunuz olmayabilir. İkisi ayrı konular.
Tüm hayallerimizi bir anda proje kovasına boca etmek mümkün değil. Birer birer yapmak gerekiyor. Bunun için de, enerjimizin yeteceği o tek hayalin, öncelikli olarak ne olduğuna karar vermek gerekiyor.
Bu sıralar okuduğum (yakında hakkında daha detaylı yazacağım) Gary Keller ve Jay Papasan’ın Bir Tek Şey kitabında harika özetlendiği gibi, tek bir şey seçip ona odaklanabilmek her konuda başarının anahtarı. Konu hayaller olduğunda da tek bir hayal seçerek işe girişmek gerekiyor.
İşte formül:
Tek bir hayalini seç.
Onu ‘‘hayal’’ kutusundan ‘‘proje’’ kutusuna terfi ettir.
Adımları belirle, sıkıcı operasyonel işleri de.
‘‘Yap’’maya başla, hemen şimdi.
Demir gibi bir disiplinle tüm yapılması gerekenleri ‘‘ne olursa olsun’’ yapacağına söz ver ve sözünü tutmanın tek yolu, her gün o gün için belirlediğin küçük adımı mutlaka gerçekleştirmek olsun.
Hayalini proje haline getir, projeni gerçeğe dönüştür.
Sonra istersen, tekrarla. Artık yöntemi biliyorsun.
Yazdıklarınızda kendimi ne denli bulduğumu an-la-ta-mam, çok teşekkürler 🫶🏻