Yıllardır tekrarlanan ve her yıl yeni bir haber olarak manşetlerden sunulan “İnsanı asıl mutlu eden nedir?” araştırmalarının sonucunun çocukluğumdan beri değiştiğini görmedim. Flaş flaş flaş! İnsanı en çok mutlu edenin, insan ilişkileri olduğu bulundu!
Harvard Üniversitesinin yaptığı 75 yıl süren The Grant Study’nin sonucu da tabii aynı:
Araştırma, daha mutlu ve uzun yaşayanların; eşleri, aileleri, sosyal çevreleri ve yaşadıkları toplumla iyi ilişkiler içinde olduklarını söylüyor. 75 yıllık deneysel araştırmanın en önemli sonucu bu: En çok mutlu eden, çevremizle kurduğumuz iyi iletişim ortamı ve sosyal bağlar.
Buraya kadar harika, insana, ilişkilere, özellikle derin ilişkilere, derin sohbetlere bayılan biri olarak bu sonucu sevdim.
Peki ya, aynı zamanda sessizliğe, yalnız kalmaya hava gibi, su gibi ihtiyaç duyan biriyseniz?
Bir içedönük insan havuzuna atlıyor
Kitabımda da bahsetmiştim, benim yalnız kalmaya, sessizliğe aşık bir içedönük olarak, dış dünyayla daha yakın bir ilişki kurmaya karar vermem, sıkılmamla başlamıştı.
Resmen insan aşeriyordum. Kendi odamda, kitaplarım, defterlerim kalemlerim, yazılarım, müziğimle yarattığım tek kişilik müthiş tatmin edici dünyanın verdiği mutluluk muazzamdı, ama bunun bir yere kadar olduğunu; insanın insana müthiş ihtiyaç duyduğunu anlamıştım.
İçedönüklerin insanlarla olmaktan hoşlanmadığı gibi bir yanlış algı var. Oysa hem kendim hem başka içedönüklerden gözlemlediğim, içedönükler özellikle derin ilişkilerden çok keyif alıyor ve insanlara da büyük ilgi ve sevgi duyuyor.
Bizi zorlayan yaman çelişki, insanlarla birlikte olmak ve kendi kendimize kalmak konulu iki ayrı tutkuyu dengeleme meselesi.
Yanında değilsem, seni sevmiyor değilim
Geçenlerde yazdığım blog yazısında, vefa anlayışı farklı arkadaşlıklardan bahsetmiştim. Yani her dakika yan yana gezilmeyen, sürekli grup halinde takılmayan ama kalpten sağlam bağlarla bağlı olan dostluklardan. İşte bu, gerçekten içedönükler için belki de sihirli arkadaşlık formülü.
Gençliğimden beri, sürekli bir arada takılan büyük arkadaş gruplarına hep uzaktan hayran olmuşumdur; benim sosyal pilimin böyle bir rutine hiçbir zaman yetmeyeceğini bilerek.
Özellikle derin sohbet edebilmek, ve anında tükenmemek için, birebir veya 2-3 kişilik buluşmaları tercih ederim. Bir hafta sonu birileriyle buluşuyorsam, bir diğerinde tek başıma gezmeyi ya da odama kapanıp okumayı isterim. İşte “Seçilmiş Sessizlik” ve “Özgün Sosyalik” konusu da tam da burada devreye giriyor.
İstemem yan cebime koy izolasyonu
İçedönüklerin ve onlarla arkadaş – akraba- sevgili olanların keşfetmesi gereken ince ama önemli bir detay var: İnsanlarla olmayı çok seven içedönükler olarak, tercih ettiğimiz şey bir tam izolasyon değil. Herkesten uzakta, gözlerden ırak, doğa içinde ve yalnız başına bir yaşamı tercih etmiyoruz. Bizim büyük lüksümüz, sosyal bir hayat içinde, istediğimiz zaman izole olabilmek. Sonra, pillerimiz dolar dolmaz kapıyı açıp aynı hayata geri karışabilmek.
Bu sanırım içedönüklükle ilgili en zor anlaşılan konulardan biri.
Özellikle kitabım yayınlandıktan sonra, bana sosyal medyadan birçok içedönüklük içeriği gönderiliyor. Bunların bazıları, dağ başında kendine insanlardan uzak hayat kurmuş birilerinin evlerinin fotoğrafları: ‘Bakın tam sizlik!’ diyor gönderen. Benlik mi? Hiç değil!
Benim ve benim gibi insanları çok seven içedönüklerin büyük lüksü, sosyalleşme kumandasının daima elinde durması. İstediği zaman açıp kapatabileceği bir sosyallik hayatının olması.
Konuyu netleştirebilecek üç kısa not:
-İnsanlarla olmayı seviyoruz, ama enerjimizi doğru yönetmemiz gerektiği için dışadönük büyük arkadaş gruplarının daimî üyesi olamayabiliyoruz.
-Kalabalık buluşmalardan, davetlerden, etkinliklerden genellikle erken ayrılan oluyoruz. Fakat bunu insanları, etkinliği sevmediğimiz için değil; sosyal pilimiz tükenmeden sessiz alanımıza dönmemiz gerektiği için yapıyoruz. Yani kendimizi dengede tutmak için.
-Sadece yüz yüze sosyallik değil, telefon, mesaj, e-posta, bildirimler de enerjimizi tüketen uyaranlar. Dolayısıyla uzun mesajlaşmalar, uzun telefon konuşmalarından ziyade basit ve kısa iletişimleri yeğleyebiliyoruz. (Yani yine, muhatabımızı sevmediğimiz veya snop olduğumuz için değil.)
Dün çocukluk arkadaşlarımla buluştuğumda, neden şehrin göbeğinde büyümüş biri olarak, uzakta yaşamaktan hoşlanmadığımı anlatıyordum. Çünkü kendimi odama kapatıp okuduğum, yazdığım derin izolasyon anlarından sonra, kapıyı açtığım anda hayatın en hareketli haline karışabilmeye alışığım.
Dışarıda insansızlık, merkezden uzaklık, sosyal hayattan kopukluk aramıyorum, aksine, keşmekeşin içinde birkaç saat yalnız kalabilmek daha çekici bir keyif.
Aynı şey, iş hayatı için de geçerli. Ofise gitmeye, insanlarla fiziksel olarak bir arada olmaya bayılıyorum – ama birkaç gün gittiğim, ofis saatleri içinde istediğimde kabuğuma çekilebilecek esnekliğe sahip olabildiğim için.
Her konuda olduğu gibi, içedönüklük ve insan ilişkileri konusunda da çözümü siyah – beyaz bir yerde aramamak gerekiyor.
Yani, insanlarla uzun süre beraber olmak beni yorar, öyleyse çözüm yalnız bir hayat ve derin bir inzivada, diye düşünmemek gerekiyor.
Daha iyi ve dengede hissetmek için ihtiyaç duyduğumuz çözümler genellikle siyah ya da beyazda değil, esnek ve özgün bir formülde bulunuyor. İnsan ilişkileri ve sessizlik dengesi de bunlardan biri.
Birkaç ek not
Online Seminer: İçedönükler için Başarı Sırları / 26 Eylül
Açık Beyin bünyesi altında, 26 Eylül akşamı 20.00 – 22.00 arası, İçedönükler için Başarı Sırları adlı semineri vereceğim. Online olarak gerçekleşecek.
Başarının genellikle dışadönüklükle ve dışadönük parametrelerle anıldığı bir dünyada, içedönüklerin başarı yolundaki özgün avantajlarını konuşacağız.
Buradan kayıt olabilirsiniz.
Affedersiniz İçedönük 3. Baskıya giriyor!
Kitaba gösterdiğiniz ilgi müthiş mutlu etmeye devam ediyor. Affedersiniz İçedönük yakında 3. Baskısıyla raflarda olacak. Bu sıralar kitabı kitapevlerinde bulmakta güçlük çekenler için haber vermek istedim.
Bu sırada, kitapla ilgili daha fazla bilgi edinmek isterseniz,
Serdar Kuzuloğlu ile içedönüklük üzerine podcastimizi buradan,
Hale Acun Aydın ile kitap üzerine sohbetimizi buradan dinleyebilirsiniz.
Affedersiniz İçedönük’ü basılı kopyadan okumak yerine dinlemeyi tercih ederseniz, Storytel’den dinleyebilirsiniz.
instagram.com/gozdeattila
www.gozdeattila.com
gozdeattila@gmail.com
@gozdeatilla kendimi bulduğum bir yazı olmuş yine 🙌🏻